IQ, EQ ve SQ Ne İşimize Yarar
Hafta sonu bilgisayarımdan bir şeylere bakarken, uzun süredir yazmadığımı fark ettim. Hemen kahvemi aldım ve çalışma odama geçip Abba'dan "I have a dream" açarak ilham rüzgarını beklemeye başladım.
Yok yok öyle olmadı... Bir kere ortalama bir vatandaş olarak sadece kendime tahsis ettiğim bir çalışma odam yok. Artı olarak bir odaya kendimi kapatma gibi bir lüksüm yok çünkü her şeyi merak eden, sorular sormak için sürekli yanımda olan iki oğlum var ( ki merak etmelerinden gayet memnunum) Yani öyle filmlerdeki gibi olmuyormuş bu işler. Gerçekte olana bakacak olursak, bilgisayarı ve bildiğimiz demleme kahvemi yanıma alarak, henüz oyuncaklar tarafından işgale uğramamış belki de işgalden yeni kurtarılmış olan bir köşeye çöktüm. Abba'dan da "money money money" çalıyordu (kapitalizm'e gönderme yapmadan olmaz di mi? )
Kafamdakileri toparlamak adına ekranımdaki boş sayfa ile bakışırken birden yan oda da bir kriz yaşandığını fark ettim. Küçük oğlumun kurduğu oyundaki rolünü beğenmeyen büyük oğlum, kendi oyuncaklarını alıp aynı oyunu tek başına kendi verdiği roller ile oynamak için uzlaşma masasından kalkmış. Oyun koalisyonu bozulmuş, oyuncak borsasındaki yükseliş sebebi ile bugüne kadar yüzüne bakmadıkları oyuncakların bile değeri birden %300 artmıştı. Taraflar birbirleri hakkında gerekli gereksiz ithamlarda bulunarak bu krizin tek gerçek sebebinin karşı taraf olduğunu belirtiyorlardı. Bu kargaşadan faydalanmak isteyen büyük dış güçler ( ki bu dış güçlere, ortak dili kullanarak Anne adı veriyoruz) Eğer onun istediği gibi kapitülasyonlar gerçekleşmezse; "odalarındaki tüm oyuncaklarına el koyup, tablet ve bilgisayar kullanımlarına ambargo uygulayacağı yönünde nota veriyordu. Benim ise bu krizi bir lider olarak yönetmem gerekiyordu.
Karşımda çözmem gereken çok önemli birkaç madde bulunuyordu.
1. Dış mihrak'ın küçük ev ahalisi karşısında prestijini sarsmayacak hamleler yapmaya dikkat etmeliydim.
2. Birbirinden kıymetli duygusal alış verişimin olduğu tarafları, alacağım kararla benim yanımda tutmaya devam ettirmem, ilişkilerin devamlılığı için önemliydi.
3. Çatışan tarafların birbirlerinin bölgesini tahrip etmelerine izin vermeden. Minimum tavizler verdirerek onları uzlaştırmam gerekiyordu.
4. Vereceğim kararla bölgenin Lideri olmaya devam etmeli ve liderliğimi korumalıydım. (İleride beni bekleyen ergenlik ayaklanmalarına karşı şimdiden tedbirimi almam gerekiyordu.)
Bu kadar büyük bir sorun karşısında bana gereken neydi diye düşünürken, ilk aklıma gelen bu durumu analiz edecek kar-zarar hesabı yapacak IQ ya sahip olmam gerektiğini düşündüm. Çünkü tarafları ikna ederken mutlaka ayakları yere basan veriler ile giderek onlara antlaşma yapmanın avantaj ve dezavantajlarını anlatmam gerekiyordu.
Bu analizi karşıdakilere aktarmak içinse mutlaka EQ'ya ihtiyacım vardı. Çünkü rakamlar arasında boğulup kalırsam günün sonunda karşımda iki insan olduğunu unutup onları sadece excel'de birer hücre olarak görme (bilmem tanıdık geldi mi?) gibi bir hataya düşebilirdim. Sonuçta problemi ortadan kaldırmaya ne kadar ihtiyaç varsa, mutlu ev halkına da bir o kadar ihtiyacım var. Bunun içinde EQ'mu kullanmam gerekecekti.
Sayısal ve analitik zeka olan IQ ile duygusal zeka olan EQ yu bir araya getirmenin tek yolununda SQ (Spiritual Quontient) yani Ruhsal Zeka olduğunu biliyordum. SQ insanlardaki sayısal ve sözel zekayı dengeleyen işleve sahiptir. Yani bir nevi IQ ve EQ'muzun eşit orandaki toplamı diyebiliriz.
Bende hemen aldım SQ'mu gittim çocukların yanına. Göz temasımı bozmadan onlar ile aynı seviyeye gelerek tarafları dinledim. Yaptıkları yanlış davranışları eleştirmeden, rahatsız edici davranışın karşı tarafı üzdüğü kadar kendilerini de ne kadar yalnız bıraktığını, Annelerinin onlardan istediği şeylerin aslında yine onların daha mutlu olması için olduğunu anlatarak EQ mu konuşturdum. Hazır almışım gazı durur muyum? mümkün değil! daha önce yaptığım analizler heba mı olsaydı? hemen birlikte oynamalarının, kişi başı oynanabilecek oyuncak sayısını ve hayal gücünü iki katına çıkması açısında ne kadar karlı olacağını. Tek oynamaları durumundaki yaşayacakları kaynak sıkıntılarının oyunlarını orta ve uzun vadede nasıl zora sokacağını hatta oyunu sonlandırmak gibi bir karar almalarının bile gerekebileceği risklerden bahsettim. Tabi ki uzlaştırdım tarafları.
Bu çatışmayı yönetemeseydim eğer hemen AQ'yu devreye alacaktım. Hemen aklınıza fesat fesat şeyler gelmesin. Çocuklara küfür edecek halim yok. Yoksa çoğunuz kadar küfür bilgisine sahibim ve yeri geldiğinde kullanmaktan çekinmiyorum ( Tabi ki kesinlikle bilimsel bir deşarj yöntemi olarak)
AQ yani Adversity Quontient'ten bahsediyorum, sıkıntı ve zorluklarla baş ettiğimiz zekamız. Yani her zorluk durumu için mutlaka gerekiyor AQ
Şimdi aklınızda deli sorular olabilir, altı üstü gittin çocuklarına "birlikte oynayın lan, yoksa çok pis dalarım" dedin diye dünya kadar şeyi niye yazdın diye. Çünkü mesele çocuklar değil! Ben iş hayatımda her gün, bu oyunları farklı şekillere bürünmüş haliyle oynayanları görüyorum. Mesele iş ve özel hayatımızda SQ'suz hareket etmeyerek ve oyunu bozguna uğratmadan oynamaktır. (Yaa şu cümlenin sonuna nasıl da YEĞEN yazasım geldi anlatamam. Blog benim değil mi arkadaş, bari parantez içine yazayım da içimde kalmasın dedim)
İnsanları akıllı telefon gibi düşünürseniz şarj kablosu onun iletişimdir. İletişiminiz olmazsa salt aklınız sizi pek ileri götürmez...
Oktay KENDİRCİ